Benzeri bir GTİP oyununu, kütük ihracatında da görmek mümkün. Çin Gümrük İdaresi verilerine göre 2015 yılında yarı mamul ihracatı sadece 6.000 ton. Oysa geçen yılın 11 ayında sadece Türkiye’ye yapılan kütük ihracatı 1 milyon 335 bin tonu buldu. Çin’de yarı mamul ihracatındaki gümrük vergisini aşmak üzere ihracatçılar, kütüğü yarı mamul olarak değil; nihai ürün gibi göstermekte ve uluslararası pazarlara sevk etmekte.
Çin’in 2014 yılında yaptığı ihracat karşılığı elde ettiği yaklaşık 95 milyar dolar, ihracat tonajına bölündüğünde, ortalama birim fiyat 884 dolar/ton oluyor. Bu açıdan bir kıyaslama yapıldığında: ihracat tonajında ve gelirinde birinci sırada yer alan Çin, ortalama birim fiyat sıralamasında ise Türkiye’den bir basamak yukarda ancak 16. sırada yer alıyor, nispeten katma değeri düşük ürünler ihraç etmesinin bir göstergesi olarak.
Ülkeler: 2014 yılı verilerine göre: Çin ihracatının yarısını, ABD yanında 12 komşu ve çevre ülkeye yaptı. En fazla ihracatı 10 milyon ton/yıl üzerinde olmak üzere G. Kore’ye yapan Çin’in, ihracat yaptığı diğer önemli ülkeler ise sırasıyla Vietnam, ABD, Filipinler ve Hindistan oldu. Ne var ki, özellikle 2014 ve 2015 yıllarında Çin, dünyanın hemen hemen bütün ülkelerine olan ihracatını artırma başarısı gösterdi (Şekil 8). Çarpıcı bir örnek olarak: ülkemizin geleneksel ihraç pazarları olan Ortadoğu ve K. Afrika bölgesine, geçen yılın 9 aylık döneminde Çin’den yapılan ihracatta, bir önceki yılın aynı dönemine göre %25 artış gözlendi. Ülkeler bazında ise: İsrail, S. Arabistan, Kuveyt, Ürdün, Cezayir ve Sudan’a yapılan Çin ürünleri ihracatı %40-75 oranında artışlar sergiledi. Dolayısıyla Çin, belirli bölgeler yada pazarlar için değil; tüm dünya için bir tehdit haline geldi.
Ticaret Davaları: Çin’in özellikle son 2 yılda patlayan ihracatı ve dünya piyasalarının Çin malı çelik ürünlerle dolması, birçok ülkede kurulu tesislerin kapanmasına ve istihdamda ciddi kayıplara yol açınca: dünya genelinde korumacılığı tekrar ön plana çıkardı. Sadece geçen yıl dünya genelinde Çin menşeli ürünlere karşı 68 ticaret davası açıldı, 37’si sonuçlandırılarak; çok sayıda ülkede farklı oranlarda gümrük vergileri uygulamaya kondu. Bahse konu ticaret önlemlerinin esasını ise, haklı bir şekilde: Çin çelik sektörünün devlet desteğine sahip olduğu, ciddi şekilde teşviklerden yararlandığı ve dampingli ihracat yaptığı oluşturmakta.
Bu yılın sonunda Dünya Ticaret Örgütüne üye ülkeler tarafından Çin’in Pazar ekonomisi olarak kabul edilmesi olasılığı, mevcut sıkıntılı durumun daha da ağırlaşarak devam edeceği endişesine yol açmakta. Zira Çin’e piyasa ekonomisi statüsü verildiği anda, yürüklükteki anti-damping önlemlerinin hiçbir etkisi olmayacak. Bu nedenle Avrupa Çelik Federasyonu: bu yıl içinde AB Ticari Savunma Araçlarının, Çin’in pazar ekonomisi statüsünü elde etmesine karşı daha etkili ve hızlı bir şekilde kullanılması konusuna özel önem vereceğini açıkladı. Yine aynı çerçevede Güneydoğu Asya Demir Çelik Birliği ve Latin Amerika Çelik Birliği gibi sektör temsilcisi sivil toplum örgütleri, ardı ardına bildiriler yayınlanmakta ve hükümetlerine baskı yapmakta.
4. İTHALAT
Çin çelik sektörünün ithalatı konu edildiğinde, elbette nihai üründen ziyade demir cevheri ithalatı ilk olarak akla geliyor, dünya çelik sektörüne etkileri açısından. Bununla birlikte; konuya nihai ürün ithalatı perspektifinden bakıldığında: 2004 yılında, ihracatından yaklaşık 9 milyon ton daha fazla ithalat yapan Çin, ülkede artan üretime paralel olarak 2008 yılına kadar ithalatını yarı yarıya azalttı. 2009 yılında 10 milyon tonluk ilave ithalat hariç tutulursa, 2010 yılında 20 milyon ton olan ithalat: düzenli olarak azalarak 2014 yılında 16,4 milyon tona ve geçen yıl ise 13,6 milyon tona geriledi. Bir başka deyişle Çin, 2015 yılında üretiminin sadece %1,7’sine denk gelen çok küçük bir oranda nihai ürün ithalatı gerçekleştirmiş oldu.
İthalatının %70’ini yassı ürünlerin (sırasıyla kaplamalı, sıcak, soğuk ve alaşımlı) oluşturduğu Çin’e, en fazla ihracat yapan ülke, %40 ile Japonya. İthalatın yine %40 civarı ise G. Kore ve Tayvan’dan yapılmakta.
Cevher ve Kömür: Üretiminin yaklaşık %94’ünü entegre yöntemle gerçekleştiren Çin, dünya demir cevheri kontratlarının yaklaşık %65’ini tek başına yapıyor. Çin’de 2014 yılında entegre yöntemle üretilen 773 milyon ton çelik için ihtiyaç duyulan 1,3 milyar ton cevherin, yaklaşık 933 milyon tonu (%72 oranında) ithal edildi. Çin Ticaret Bakanlığı: geçen yıl 72,85 milyar dolar değerinde 1,22 milyar tonluk demir cevheri ithalatı için ruhsat verdi. Bu miktarın: 45,1 milyar dolar değerindeki 770,47 milyon tonu Avustralya’ya; 15,84 milyar dolarlık 251,92 milyon tonu Brezilya’ya ve 3,50 milyar dolarlık 54,42 milyon tonu ise G. Afrika’ya ayrıldı. Bununla birlikte Çin’in: İran’dan Moritanya’ya, Ukrayna’dan Moğolistan’a yeryüzünün hemen hemen tüm coğrafyalarından cevher ithalatı yaptığını not etmek gerekiyor.
Geçen yıl değerlendirildiğinde: Aralık ayındaki 96,27 milyon ton ile birlikte 2015 yılı tamamında cevher ithalatı, 953,36 milyon ton oldu (Şekil 9). Ülke içinde ürettiği cevher miktarı 400 milyon tona ulaşsa da; bir önceki yıla nazaran geçen yıl cevher ithalatındaki artışta: dünya genelindeki düşük fiyat seviyelerine ayak uyduramayan ve KKO’su %20’ler seviyesine kadar gerileyen küçük ve orta ölçekli özel madencilik şirketlerinin üretimlerini durdurmaları etkili oldu.
İlaveten, 18 ay önce %80 olan büyük Çinli cevher üreticilerinin kapasite kullanımı, geçen yılın sonuna doğru %60’lara kadar düştü.
Şekil 9. Çin’in son 5 yılda gerçekleştirdiği demir cevheri ithalatının gelişimi (Kaynak: Business Insider)
2013 yılı başında tonu 156 dolar olan demir cevherinin (%62 tenör, CFR Çin): 2013 yılı sonunda 133 dolara, 2014 yılı sonunda 68,5 dolara ve geçen yılın sonunda 41,5 dolara kadar gerilemesi, talep kaynaklı bir durum değil. Geçen ayın ortalarında: Amerikan finans kuruluşları Citigroup ve Goldman, arz fazlalığı ve düşük enerji fiyatları nedeniyle 2016-2018 dönemi için fiyatları aşağı yönlü revize etti. Bu yıl için Citigroup’un demir cevheri fiyat tahmini ortalama 36 dolar/ton, gelecek yıl ise 35 dolar/ton olurken; Goldman Sachs, bu yıl için 38 dolar/ton ve gelecek yıl için 35 dolar/ton olarak öngördü. Demir cevheri piyasasında gözlenen diğer önemli bir gelişme ise: üç büyükler olarak adlandırılan Rio Tinto, BHP Billiton ve Vale’nin, küçük cevher üreticilerini maliyet düşüşleri ile oyunun dışına doğru itmesi olarak değerlendiriliyor. Ne var ki; bu alanda en büyük şirket olan BHP Billiton’un Standard&Poors’a göre (A+) olan kredi notunu koruyabilmesi için bu yıl 10 milyar dolara ihtiyacı olduğu ve bu kaynağı hisse satış yoluyla karşılayabileceği ifade ediliyor. Geçen yıl %13 oranında değer kaybeden hisse sentleri, şirketin pazar değeri ise 54 milyar dolara geriledi. İkinci büyük üretici olan ve geçen yıl hisse senedi %36 düşen Rio Tinto ise, bu yıl tüm çalışanlarına maaş zammı yapılmayacağını duyurdu. Aslında düşen cevher fiyatları, üreticilerini de zora sokuyor.
Spot piyasadan daha çok; uzun süreli tedarik anlaşmaları yapmaları nedeniyle: çelik üreticilerinin, cevher piyasasındaki aşağı yönlü fiyat hareketinden tam olarak yararlandıklarını söylemek zor. Tedarik anlaşmaları, bu yıl yeniden müzakere edildiğinde; daha düşük fiyatların ortaya çıkması ve bu durumdan çelik üreticilerinin de pay alması beklenmekte. Böylece cevhere dayalı çelik üretim maliyetlerinde nisbi bir azalmanın meydana gelmesi öngörülmekte. Bu gelişme bir başka açıdan, bu yıl çelik fiyatlarının yükselmeyeceğine dair kanaati ise pekiştiriyor.
Entegre üretimin diğer önemli girdisi olan kok kömürü açısından gelişmeler değerlendirildiğinde ise: ihtiyacının çok önemli bir miktarını oluşturan 500 milyon tondan fazlasını ülke içinde üreten Çin, 2013 yılında 75 milyon ton ve 2014 yılında 62 milyon ton koklaşabilir kömür ithal etti. Avustralya, ithalattan %50 pay alırken; %45 civarında ithalat ise Moğolistan, Kanada ve Rusya’dan gerçekleşti. Kok kömürü üretiminde 2015’de yaşanan %3,5’lik düşüşün, bu yıl da devam etmesi bekleniyor. Bununla birlikte; son 3 yılda koklaşabilir kömür fiyatlarının yarı yarıya azalması, Çin çelik sektörünün maliyet avantajlı üretim yapmasını daha da destekleyici bir rol oynadı.
Hurda: Çelik üretiminin sadece %6’sının ark ocaklı tesislerde gerçekleştirildiği Çin’de: Bureau of International Recycling verilerine göre, 2014 yılında tüketilen 88 milyon ton hurdanın sadece 2,6 milyon tonu ithal edildi. Hurda ithalatında Japonya %85 oranında pay alırken; ABD, G.Kore ve Avustralya’dan da düşük miktarlarda satın almalar gerçekleştirildi. Kimi analistler: önümüzdeki yıllarda artması beklenen Çin iç hurdasının, mevcut ve yeni yapılacak ark ocaklarındaki ihtiyacı karşılamada kullanılacağı ve Çin’in uluslararası pazarlara hurda ihracatının beklentilerin çok aşağısında kalacağını ifade ediyor.
GENEL DEĞERLENDİRMEŞimdiye kadar yazılanları dikkate alarak, Çin çelik sektörünü anlamaya çalıştığımızda; bazı temel sonuçlara ulaşmak mümkün:
-“Çelik sanayinin ekmeğidir” şeklinde sloganik bir yaklaşımla önemi ifade edilen bu sektöre: son 15 yılda devlet gelirlerinden 700-750 milyar dolar değerinde sürekli yatırımlar yapılarak, 1 milyar tonluk bir kapasite oluşturuldu ve dünya bir tarafa-Çin bir tarafa şeklinde özetlenebilecek bir büyüklüğe ulaşıldı.
-Çin merkezi hükümeti, yeni yatırımların ve üretimlerin planlanmasında ve koordinasyonunda etkin bir rol oynadı.
-Sanayinin altın çağı olarak ifade edilen bu dönemde: öncelikle, teknolojik olarak daha ileri ülkelerden know-how transferi yapıldı. Akabinde, satın alınan tesisler kopyalanarak millileştirildi ve artan mühendislik kapasitesi sayesinde mevcut üretim teknolojileri daha da geliştirildi ve belli bir noktadan sonra yurtdışına satılarak gelirler artırıldı.
-“Satın al-kopyala-geliştir-sat” politikası uygulanmasının doğal bir sonucu olarak gelişen ve yükselen teknolojik seviye sayesinde, maliyetler düzenli olarak aşağı çekilerek her şartta rekabet edebilen bir yapı oluşturuldu.
-İhracat odaklı büyüme stratejisi çerçevesinde, her türlü devlet desteği ve teşvikler de verilerek, dünyanın geri kalanı üzerinde artan bir baskı-korku mekanizması oluşturuldu.
Resmin bir yüzünde bunlar görülürken; diğer yüzünde ise geçen yıl yaşanan kimi gelişmeler incelendiğinde: , çok da iç açıcı bir tablo söz konusu değil. Şöyle ki; Çin çelik sektörü için Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI), son 20 aydır 50’nin altında kaldı. Bu durum: arz ve talep arasındaki kalıcı olabilecek soruna işaret ediyor. CISA’nın 2015 yılı verilerine ve değerlendirmelerine göre:
*%1,5 civarında çok düşük oranda büyüyen gayrı menkul sektöründe: Çin Sosyal Bilimler
Akademisi’ne göre, 710 milyon m2’ye eşdeğer 18 milyon adet satılmamış stok söz
konusu. Çelik tüketiminin %38’inin gerçekleştiği bu sektörde, mortgage
sınırlamalarında son zamanlarda yapılan birçok esnekliğe rağmen, yavaşlama devam
ediyor.
*24 milyon 503 bin araç üretimiyle %5 büyüyen otomotiv sanayinin, Çin’deki toplam
çelik tüketiminin sadece %7’sini oluşturması nedeniyle, olumlu etkisi sınırlı kaldı.
*Makine imalat sanayinde gerçekleşen %6 civarındaki büyüme, bir önceki yıla göre %4
daha düşük. Merkezi Hükümet tarafından uygulamaya konan “Made in China 2025”
stratejisinin, tüketimdeki olumlu etkileri kısa sürede görülmeyecek.
*Beyaz eşya sektöründe buzdolabı, klima ve bulaşık makinası gibi yüksek tüketimin
olduğu ev eşyalarında talep stabil kaldı.
*Gemi imalat sanayi %10 büyümesine rağmen; yeni siparişler %60 oranında azaldı.
*Çelik ambalaj sanayi, bir önceki yıla göre %3 oranında düşüş gösterdi.
Diğer yandan; geçen yıl 101 orta-büyük ölçekli firmanın toplam satış gelirleri, bir önceki yıla göre %19,3 düşerek 410 milyar dolara geriledi. Bu firmaların 11 aylık zararları 8,2 milyar dolar olarak açıklanırken; daha da önemlisi 520 milyar doları bulan borçları dikkate alındığında: çelik tesislerinin kapanmasına yol açacak bir “temerrüt krizini”, politikacıların ve de bankaların göze alabilmeleri mümkün mü? Tam da bu noktada, şu hususlar dikkat çekiyor:
*Çoğu çelik üreticisi, oldukça yüksek borçluluk düzeyine ulaştığı için: sabit giderlerini
karşılamak ve borçlarını ödemek amacıyla, mümkün oluğunca tam kapasite çalışarak
üretim maliyetlerini azaltmaya ve pazarlarını rakiplerine kaptırmamaya çalışıyorlar.
*Cevher ve ürün stoklarını teminat göstererek devlet bankalarından aldıkları düşük
faizleri kredileri, daha az denetlenen bankalar aracılığıyla daha yüksek faiz oranlarıyla
satarak gelir elde etmekteler.
*Birçok çelik firması, çelik üretiminden zarar ederken; diğer faaliyet alanlarından elde
ettikleri gelirleri, bu zararı karşılamada kullanıyorlar.
*Bir üretici iflas etse dahi, kamu yâda özel sektörden bir alıcısı çıkıyor. Çünkü yerel
yönetimler, çalışan sayısını düşürmemek ve sosyal huzursuzluğu önlemek için her türlü
teşvik mekanizmasını devreye sokuyorlar.
Çin etkisiyle 2015: patlayan ihracatın bir sonucu olarak, hemen hemen bütün uluslararası pazarlara dolan düşük maliyetli ürünlerin meydana getirdiği tahribatların yaşandığı bir yıl oldu. Bu bağlamda:
-Hindistan hariç her ülkede üretim azaldı.
-Kapasite kullanım oranları düştü.
-Birçok firma, üretime geçici ya da kalıcı olarak ara vermek zorunda kaldı.
-Üreticilerin ve cevhercilerin mali performansları kötüleşti, piyasa değerleri azaldı.
-İstihdam da ciddi kayıplar yaşandı.
-Ticaret davalarında ciddi artışlar gözlendi, ülkeler koruma duvarlarını yükseltmeye başladı.
-Uluslararası ilişkilerde çelik sektörü, gündemin üst sıralarında çözüm bekleyen gerilimli bir konu haline geldi.
Bu gelişmeler ışığında: Çin çelik sektörünün yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalanlardan birisi olarak Türk çelik sektörünün sürdürülebilirliği için bir paragraf açmak gerekirse, her krizin kendi içinde fırsatlar taşıdığının bilincinde olarak, bazı avantajlar elde etmek de mümkün olabilir:
*Modernizasyon, kapasite artış ya da yeni yatırımlarda: rakiplerine göre ciddi maliyet
avantajlarına sahip Çinli firmalarla çalışılması,
*Tek kuşak-tek yol projesi kapsamında Çinli üreticiler ile ülkemizde ya da diğer gelişen
pazarlarda işbirlikleri gerçekleştirilmesi ve
*Sektörümüzde eksikliği hissedilen, mühendislik ve teknoloji yetkinliğinin artırılması
için uygun ortam oluşturulması.
Elbette bu hususlardan daha da önemli olarak, kimi sektör temsilcilerinin son zamanlarda yoğun gayretler sarf ettiği:
-Yaşanan sorunların uluslararası boyutundan dolayı devlet desteğine duyulan ihtiyaç,
-Rekabet için mevcut üretim modelinin ve ölçeğinin değiştirilmesi,
-Dublikasyona ve kaynak israfına yol açan yatırımların engellenmesi,
-Katma değeri yüksek ürünlere geçiş için destekleyici bir ortamın oluşturulması,
-Ortak alım yoluyla maliyetlerin aşağıya çekilmesi ve
-Şirket birleşmelerinin desteklenmesi
gibi konuları unutmayıp öncelemek gerekiyor.
BU YILA DAİRÇin’deki ekonomik yavaşlama ve artan ihracat ile düşen emtia fiyatları nedeniyle sıkıntılı günler geçiren dünya çelik sektörü için: tedarik zinciri halkalarının tümünün birleştiği bir husus var; bu yıl, 2015’den daha zorlu olacak. Çünkü Çin: “ne pahasına olursa olsun üretmek ve ihraç etmek” zorunda. Üstelik Ortadoğu kaynaklı siyasal risklerin çok daha fazla arttığı böylesi bir dönemde, FED’in faiz artırım kararı ve Çin’de düşük kalmaya devam eden büyüme rakamları da dikkate alındığında, OECD ve benzeri saygın kurumların yaptığı kriz uyarısını dikkate almak gerekiyor, sektörde yaşananların üstüne.
İki yıl aradan sonra ilk defa olmak üzere; Ocak ayı içinde Baosteel tarafından yapılan çelik fiyat artışlarından hareketle, kim çevrelerde bunun yukarı yönlü bir ralli olabileceği değerlendirmelerinin yapıldığı bugünlerde: sahip olduğu cevhere dayalı üretim yöntemi, düşük işçilik ve hammadde maliyetleri, rakiplerine göre çok daha az olan çevre ve enerji maliyetleri, teknolojik yetkinlik ve merkezi planlama ile; Çin çelik sektörü, kısa ve orta vadeli gelecek için avantajlı konumunu sürdürmeye devam edecek. Çin hükümetinin: “merkezi olarak kontrol edilen bir yatırım modelinden, tüketim esaslı sürdürülebilir büyümeye dayalı bir ekonomik reforma geçiş programını” uygulamaya başladığı bu yılda:
* Üretim: %2,9 düşerek 781 milyon ton olacak (Çin Metalurji Sanayi Planlama ve Araştırma Enstitüsü).
* Tüketim: CISA’ya göre %4-5, WSA’ya göre ise %2 düşecek.
* İhracat: %6-8 artacak (CISA)
* İthalat: %3-5 düşecek (CISA)
Gelecek yıl tam da bu zamanlarda, yapılan öngörülerin ne oranda gerçekleştiğini hep birlikte göreceğiz.
Son söz olarak yazımızı: Çin Halk Cumhuriyeti kurucusunun sık kullandığı, Çin’ce yazılışı ve okunuşunu başta verdiğimiz cümlenin manası ile bitirelim:
“Çelik ve aş bir arada olduktan sonra, her şey hallolur”…