Tüm dünya ülkeleri ihracat pazarlarını büyütmek ve küresel ticaretten aldıkları payı artırmak için alternatif yollar deniyor. Özellikle Avrupa ülkeleri son dönemde taşımacılıkta avantaj sağlayan demiryolu ağını genişletiyor. Türkiye’nin de dünyanın birçok yerine ürünlerini gönderebilmesi için güvenlik, süre, maliyet gibi pek çok avantajı bir araya toplayan demiryollarına ağırlık vermesi gerekiyor. Son dönemde Uzak Doğu ülkelerine olan ihracatını giderek artıran çelik sektörü temsilcileri, bu alanda yapılacak yatırımları destekliyor.
Demiryolu taşımacılığı sanayicilere özellikle güvenli olması, ağır yük taşımacılığına uygunluğu, sabit transit süresi, uygun maliyeti ve hava koşullarından etkilenmemesi nedenleriyle cazip geliyor. Ancak ülkemizde her bölgeye demiryolu ağı ile ulaşım sağlanamıyor ve bu yol ile taşımacılık tek başına mümkün olmuyor. Karayolu ile ara aktarmalar gerekiyor. Hızla ilerleyen ulaşım sektörünün kara, hava ve denizyolu kadar demiryolları ağını da genişletmesine ihtiyaç duyuluyor. Özellikle son dönemde Uzak Doğu ülkelerine olan ihracatıyla dikkat geçen Türk çelik sektörü temsilcileri demiryolunu kullanmak ve sunduğu avantajlardan yararlanmak istiyor. Sektör bu alandaki yatırımların artırılması ve ağın genişletilmesini bekliyor. Böylece büyük firmalar dışında, küçük ve orta boy işletmeler tarafından yapılacak olan ihracatta da önemli artışlar yaşanacağının altını çiziyor. Ve böyle bir imkânın oluşmasının çelik sektörü dışında diğer tüm sektörlere de büyük fayda sağlayacağını belirtiyor.
Türkiye’nin ihracatta rekabet gücünün artırabilmesi için yeni hedeflerle hareket etmesi gerektiğini söyleyen Çelik İhracatçıları Birliği Denetim Kurulu Üyesi Mehmet Eyüboğlu, “Bugüne kadar ihracat yapılırken Afrika, Avrupa, ABD hedef pazar olarak belirleniyordu. Bu coğrafyalar Türkiye için vazgeçilmez pazarlar. Ancak dünyanın her köşesine ihracat yapabilmemiz için farklı sistemler geliştirebilmeliyiz. Günümüzde İngiltere’den Çin’e ihraç edilen İngiliz ürünleri, alışılagelmiş olan deniz yolu ve hava yolu kargoculuğu varken, bugün 17 günlük bir “Yük Treni” taşımacılığı ile gidiyor. Artık ülkeler alternatif yollarla ticari koşulları en uygun hale getirmeye çalışıyor. Gelişmekte olan bir ülke olarak bizim de ciddi şekilde düşünüp değerlendirip, klasik ihracat planlamaları dışına çıkmamız lazım. Sadece mal ve fiyat etkenleri ile değil butik, spot ve dönemsel de olsa lojistik başta olmak üzere tüm ihracat etkenlerini bir program dâhilinde ülke olarak takip etmemizin zamanı çoktan geldi de geçiyor” dedi.
Türkiye’den Çin’e yapılan ihracatın hem bedel olarak arttırılabilmesi hem de ürün çeşitliliğinin oluşturulabilmesi adına alternatif lojistik imkânlar üzerinde çalışmanın ve lojistik çözümler geliştirmenin artık bir zorunluluk olarak ortaya çıktığını açıklayan Mehmet Eyüboğlu, “Türk Hava Yolları’nın dünyanın çeşitli ülkelerine başlattığı seferlerin ardından ilgili ülkelere ihracatımız arttı. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) da ülkemizde önü açık büyük bir yük taşıma potansiyeli olduğunu görüyoruz. Özellikle büyük bir coğrafyaya yayılmış olan Çin ve deniz taşımacılığına uzak bölgeleri̇ olan diğer ülkelerde ciddi bir piyasa payına sahip olabileceğine ve Türk ihracatçısının önünü Çin ve diğer ülke pazarları için umulanın da üzerinde açabileceğine şüphemiz yoktur. Mal tedariki için lojistik altyapıyı kurabileceğinden emin olduğumuz TCDD’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ne lojistik altyapı kurulumu tabi ki çok daha kolay halledilebilecektir Böylece ihracatın, büyük Türk ihracatçı firmaların dışında küçük ve orta boy işletmeler tarafından da yoğun şekilde yapılması sağlanacaktır” diye konuştu.