20 ŞUBAT 2016
Çin Çelik Sektörünü Anlama Kılavuzu
一个钢铁、一个粮食并存 什么事情都好办
(YİGE GANGTİE, YİGE LİANGSHİ BİNGCUN, SHENME SHIQING DOU HAOBAN)


    
Doç. Dr. Hüseyin Ş. Soykan / Çelik İhracatçıları Birliği - Matil A.Ş. Genel Müdürü





Çin… Verdiği her karar ve attığı her adımla: dünya çelik sektöründeki dengeleri bozan, taşları yerinden oynatan ve orta-uzun vadeli plan yapmayı güçleştiren bir ülke. Bir başka açıdan bakıldığında ise; aldığı kararlar ve uyguladığı politikalar nedeniyle, dünyanın geri kalanını sıkboğaz eden bir ülke.

Son üç yılda dip dalgaları şeklinde gelişen ve geçen yıl bir tsunamiye dönüşen Çin kaynaklı gelişmelerden en olumsuz etkilenenlerden birisi de, hiç şüphesiz Türk çelik sektörü. Bir yanda Çin’den adeta patlayan ithalat nedeniyle iç pazarda sıkıntıya giren sektör: diğer yandan, ihracatta ciddi darbeler yemekte ve geleneksel pazarlarındaki payını koruyamamakta. Dolayısıyla, çift taraflı bir kıskaca maruz kalan sektörün sürdürülebilir geleceği adına: her şeyden önce Çin çelik sektörünü tüm yönleriyle detaylı bir değerlendirmeye ve anlamaya ihtiyaç var. Bu noktada: bir ülkenin çelik sektörü hakkında kapsamlı değerlendirmeler için başlıca parametreler olan üretim, tüketim, ihracat ve ithalat verileri üzerinden projektörlerimizi Çin’e çevirelim. Nispeten kapalı bir rejime sahip olması nedeniyle, Çin’le ilgili yayınlanan ya da Çin’in kendisinin yayınladığı verilerin doğruluğu konusunda belirli bir ihtiyat payını da unutmayalım.

Çin çelik sektörünün son 10 yıldaki üretim, tüketim, ihracat ve ithalatına yönelik Dünya Çelik Birliği’ne (WSA) ait veriler, Şekil 1’de yer almakta.  2004 yılında ürettiğinden 3 milyon ton daha fazla çelik tüketen yani net ithalatçı olan Çin: sadece 1 yıl içinde sıvı çelik üretimini 83 milyon ton artırıp 356 milyon tona çıkararak, ihtiyacından 8 milyon ton daha fazla çelik üretir hale geldi. Diğer yandan, yine 2004 yılında üretiminin yaklaşık %10’unu ihraç eden ve tüketiminin %13’ünü ithalat yoluyla karşılayan Çin’de, takip eden yıllarda ithalat azalırken; dalgalı seyreden birkaç yılın ardından, 2010 sonrasında ihracat düzenli artan bir ivme yakaladı. 2013 yılından sonra ise, dünyayı çok olumsuz etkileyen değişimler başladı. 

Geçen yıl Çin’de üretim %2,3 ve tüketim %5,5 düştü, ihracat %17,5 artarken; ithalat ise %17,1 düştü. 


Şekil 1. Çin çelik sektörünün son 10 yıllık karşılaştırmalı verileri (Kaynak; WSA, ITC Trademap)


1.ÜRETİM

Çelik üretiminde Çin’in gelişimini ve geldiği noktayı görmek adına, Şekil 2 çarpıcı veriler içeriyor. 1980 yılında Çin’in gerçekleştirdiği yıllık 37 milyon ton üretim, kendisi hariç dünya üretiminin yaklaşık %5’ine denk geliyordu. Aradan geçen 20 yılda dünya üretimi sadece %6 artarken; Çin, %348 oranında kapasite artırdı ve 129 milyon ton/yıl üretime ulaşarak, dünya toplam üretimindeki payını yaklaşık %18’e yükseltti. Asıl çarpıcı üretim artışı ise 2001 yılından itibaren gerçekleşmeye başladı. Her yıl en az 40 en fazla 85 milyon ton gibi devasa rakamlarla büyüyen Çin çelik sektörü, 2014 yılında tarihi zirvesi olan 823 milyon tona ulaştı. 2001-2014 döneminde: üretimini %541 gibi inanılmaz oranda artıran Çin, ilk defa 2013 yılında 815 milyon ton ile kendisi hariç dünyanın tamamından daha fazla çelik üretti.  Zira aynı dönemde Çin hariç dünya, üretimini sadece %17 artırabildi. Geleneksel çelik üreticisi ülkeler olan ABD ve Japonya’da ise, 2004-2014 döneminde artıştan ziyade; üretimde %7-12 arasında bir daralma meydana geldi. 

Bir ülkenin: kendisi hariç dünyanın toplamından daha fazla üretim yapıyor olması, başlı başına özel bir durum olsa gerek. 


Şekil 2. 1980-2014 dönemine ait dünya çelik üretimi ve Çin, ABD ile Japonya’nın gelişimi                      
 (Kaynak;  WSA, ITC)

2015 yılı verilerine göre: dünya ham çelik üretimi, %2,8 gerileyerek 1,6228 milyar tona düştü. Türkiye dâhil diğer 9 ülkeye bakıldığında: %2,6 oranında üretim artışı gerçekleştiren Hindistan hariç, geri kalan ülkelerde üretimde düşüşlerin yaşandığı bir yıl geride kaldı. Çin’in ham çelik üretimi ise, nispeten daha az bir oranda %2,3 düşüşle 803,8 milyon tona geriledi. 2015 Aralık ayı üretimi ise, bir önceki yılın aynı ayına göre %5,2 düşerek 64,37 milyon ton oldu. Çin’in yıllık toplam üretimdeki payı ise, %0,2 oranında artarak %49,5 olarak gerçekleşti. 

Çin’in üretiminde yaşanan düşüş, son çeyrek yüzyılda ilk defa meydana gelmesi nedeniyle; ayrı bir önem taşıyor ve bir öncül gösterge olup olmadığına dair üzerinde durmayı hak ediyor.  

Çin Demir-Çelik Birliği (CISA) verilerine göre; Ocak ayının ilk 10 günü temel alındığında, ortalama üretim 1,57 milyon ton/gün oldu. Bu miktar: 2015 yılı Aralık ayının son 11 günlük periyodundaki 1,52 milyon ton/gün ortalamasından yüksek; fakat geçen yılın Ocak ayındaki ilk 10 günlük ortalama olan 1,79 milyon ton/gün seviyesinden daha düşük bir üretimin gerçekleştiğine işaret ediyor. 

Çin çelik üretimini, farklı kriterler üzerinden detaylandıralım:

Yöntemler: Çin’de devasa bir rakama ulaşan üretim, kullanılan yöntemlere göre değerlendirildiğinde: hem ülkemiz ve hem de dünya ortalamasından ayrışmanın varlığı çok net ortaya çıkıyor (Şekil 3). 



Şekil 3. Çin ve dünyada çelik üretiminin yöntemlere göre dağılımı (Kaynak: WSA)

Çin hariç dünyada, cevher ve kömürün kullanıldığı entegre yöntemle çelik üretimi son 10 yılda nispeten yatay bir seyir izledi. 2005 yılında Çin hariç dünyada 466 milyon ton çelik, entegre yöntemle üretilirken; 2014 yılında bu rakam 465 milyon ton ile aynı kaldı. 2005-2014 döneminde hurdanın kullanıldığı elektrik ark ocaklı yöntemle Çin hariç dünya çelik üretimi ise yıllık 324 milyon tondan, 380 milyon tona ulaştı. 

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken; aynı dönemde Çin’de ise gelişim entegre yöntemle üretim ağırlıklı olarak gerçekleşti. 2005 yılında 42 milyon ton olan elektrik ark ocağında üretim, 10 yılın sonunda sadece ancak 50 milyon tona ulaştı, her ne kadar 2011’de 71 milyon tonu görse de. Oysaki entegre üretim: 2005’de 313 milyon ton iken, hızlı bir artışla 2008’de 448 milyon tona ulaştı ve dünyayı yakaladı. Bu hızlı artış dönemi 2013 yılına kadar devam etti ve %328’lik bir artış oranıyla üretim miktarı, 765 milyon tona ulaştı. 2014 yılında bu miktarın üzerine sadece 7 milyon ton ilave üretimle 772 milyon ton olarak gerçekleşti.

Ülkemiz açısından konuyu değerlendirdiğimizde ise: 2004 yılında 14,6 milyon ton ark ocağıyla ve 5,6 milyon ton çelik entegre yöntemle üretilirken; 2014’de 23,8 milyon ton ark ocağı  ve 10,3 milyon ton entegre yöntemle üretildi. Geçen yıl ise ark ocağıyla üretim %14 düşüşle 20,5 milyon tona gerilerken; entegre yöntemle üretim %7,3 artarak 11,0 milyon tona yükseldi.

2005 yılında Çin hariç dünyada entegre/ark ocağı üretim oranı 59/41 iken; Çin’de 88/12 civarındaydı. 2014 yılında ise, aynı oran Çin hariç dünyada yaklaşık 55/45’e düşerken; Çin’de yükselmeye devam etti ve yaklaşık 94/6 olarak gerçekleşti. Aynı yıl ülkemiz için oranın 26/74 gibi hem Çin ve hem de dünya ile tersi bir durumda gerçekleştiğini not etmek gerekiyor. 

Firmalar: Muhtelif kaynaklarda yer alan verilere göre, Çin’de üç bin civarında demir-çelik tesisinin varlığından söz edilmekte. Bunların CISA’ya kayıtlı 101 tanesi, orta ve yüksek ölçekte kapasiteye sahip. 2014 yılı verilerine göre:

-Üretilen 823 milyon tonun yaklaşık yarısı, 18 firma tarafından gerçekleştirildi, konsolide bir yapıya işaret eder şekilde. 

-10 milyon ton/yıl üzeri üretim yapan dünyadaki 39 firmadan 22 tanesi Çin’li. 

-İlk 10 sıralamasında yer alan 6 Çin’li firmadan birisi olan Hebei, 47 milyon tonluk üretimiyle Arcelor Mittal ve Nippon Sumitomo’dan sonra dünyanın 3 büyük üreticisi konumunda. 

-Hebei dahil Baosteel, Shagang, Anshan ve Wisco’nun her birisi tek başına: 31 firmadan meydana gelen Türk çelik sektörünün toplamından daha fazla üretim gerçekleştirdi.

Kapasite Kullanımı:
Kurulu kapasitelerin ne kadarının üretimde kullanılabildiği, üretim bahsinde geçmesi gereken önemli bir parametredir. Ekonomik olduğu kadar psikolojik bir etkisi de olan kapasite kullanım oranının (KKO), Çin’deki son 15 yıllık değişimi incelendiğinde (Şekil 4): yıllar geçtikçe KKO’nun %85’lerden %70’lere sürekli olarak düştüğü açık bir şekilde görülmekte. Aslında oluşturulan ve devreye alınan yeni kapasitelerin tam olarak üretime yansıtılmadığının da ifadesi olan %15 civarındaki KKO düşüşünde ilginç bir durum var: 2008 yılına kadar dünya ortalamasının 1-2 puan altında kapasiteyle çalışan Çin çelik sektörü, dünyanın çok keskin düşüşler yaşadığı 2008-2009 global ekonomik kriz yılları dahil 2011 yılına kadar, dünyadan daha iyi bir performans sergiledi. Sonraki yıllarda KKO: %81’lerden %72’lere gerilese de; bu dönemde Çin, dünyadan daha yüksek oranda kapasite ile çalışmayı sürdürdü. 2015 yılı ilk 10 ayında KKO, bir önceki yılın aynı döneminde gerçekleşen %70,7’dan daha da düşerek %69,3’e geriledi. 


Şekil 4. Çin ve dünyada kapasite kullanımı (Kaynak: WSA, TÇÜD)


Çin Sanayi Bakanlığı, geçen yıl içinde “Çelik Sanayi Düzenleme Politikası” strateji belgesinin 2015 yılı versiyonunu yayınladı. Belgedeki temel hedef: çelik sektörünü, doğal kaynakların tahsisinde pazarın karar verici bir rol oynadığı yeni ekonomik modele doğru hareket ettirmek. Bu amaçla:

-2015’de %4,4 oranında yaklaşık 50 milyon ton olarak gerçekleşen kapasite düşüşünün (eski, verimsiz ve çevre kirliliğine yol açan tesislerin kapatılması ile bazı özel sektör firmalarının iflas etmesi yoluyla), bu yıl %6-9 oranında (100-150 milyon ton) gerçekleşmesi ve

-2017’de KKO’nun %80’e çıkarılması hedeflenmekte. Bu amaçla özel bir fon kurularak: kapasite azaltmayı özendirici teşvikler verilmesi, işgücü kaybının dengelenmesi ve ilgili diğer giderlerin karşılanmasına çalışılıyor. Arz-talep dengesinin yeniden sağlıklı bir noktaya gelmesi için yapılan bu ve benzeri adımların neden olacağı toplumsal huzursuzlukların etkilerini ölçmek için bu yıl, aslında ileriye yönelik politikalar için bir test olacak. 

Kapasite azaltılmasında ilk kaybedenler, tahmin edildiği gibi; sınırlı kaynaklara sahip küçük ölçekli özel şirketler oldu. Çin’de en fazla çeliğin üretildiği Hebei bölgesinin Tangshan şehrinde kurulu bir özel şirket olan 5 milyon ton/yıl kapasiteli Songting Iron and Steel, elektrik borçlarını ödeyemediğinden dolayı üretimini durdurdu. Bir başka örnek ise, yine 5 milyon ton/yıl kapasiteye sahip Haixin Iron and Steel Group. Shanxi bölgesinde kurulu bu tesis, nakit akışındaki sorunlar nedeniyle borç krizine girdi ve üretimini durdurdu.

Fazla Kapasite ve Yeni Yatırımlar: Geçen yıl 803,8 milyon ton sıvı çelik üretilen Çin’de, CISA verilerine göre: tamı tamına 427 milyon ton kurulu fazla kapasite söz konusu. Çin hariç dünya üretiminin yaklaşık %53’üne denk gelen bu muazzam fazla kapasite: Çin’deki zayıf iç talep ile birlikte, çelik fiyatları üzerinde ciddi düşüşlere yol açan şüphesiz en önemli etken. 

Açıklanan resmi belgelerde: 2020 yılına kadar sürecek yeniden yapılandırma planına göre, Çin’de öncelikle 1 milyon ton/yıl ve akabinde 2 milyon ton/yıl üretim kapasitesine sahip, verimsiz çalışan ve çevre kirliliğine yol açan eski tesislerin kapatılması hedeflenmekte. Bununla birlikte; kapanandan/kapatılandan çok daha fazla yeni kapasitenin planlandığı ve peyderpey devreye alındığı da bir başka gerçek. OECD verilerine göre 2013’te: 

-Dünya çelik üretimi 1 milyar 618 milyon ton oldu.

-Dünya genelinde fazla kapasite 650 milyon ton (%65’i Çin’de) civarında.

-2020 yılında ise dünyada kurulu üretim kapasitesi 2 milyar 268 milyon olacak. 

-İlave olacak 616 milyon tonluk yeni kapasitenin 407 milyon tonu Çin’de gerçekleşecek.

Birçok analist: 2013-2020 döneminde, 407 milyon tonluk yeni kapasiteyi abartı olarak değerlendirse de; son 15 yılda yaptıklarını görünce, Çin’in bu hedefe ulaşacağını da beklemek gerekiyor. Bir anekdot olarak, Türk çelik sektörünün geçen yılın ortalarında gerçekleştirdiği Çin gezisinde ziyaret edilen tesisleri görünce, nelerin yapıldığını ve nelerin de başarılabileceğini yakinen idrak ediyorsunuz. %80 hissesi Baosteel’e ait Guandong Steel Group Corp. firmasının Zhanjiang’daki entegre tesisi, yıllık 22 milyon ton çelik üretim kapasitesine sahip. Kapasite artırımıyla yılda 30 milyon ton çelik üretilecek bu tesiste, geçen yılın Eylül ayında 9 milyon tonluk birinci kademe devreye alındı bile. OECD raporunda göze çarpan diğer büyük bazı yatırım örnekleri ise:

-Shandong Iron and Steel Group’a ait bu yıl üretime başlayacak 8,5 milyon ton/yıl kapasiteli Rizhao tesisi. 

-Angang Iron and Steel Group’a ait 10 milyon ton/yıl kapasiteli Ningde tesisi ve

-Guangxi Steel Group’a ait 9,2 milyon ton/yıl kapasiteli Fangchenggang tesisi.

Çin hükümetinin: gerek mevcut verimsiz kapasiteleri devre dışı bırakırken ve gerekse yeni kapasiteler inşa edilirken dikkate aldığı en önemli hususlardan birisinin de istihdam olduğunu unutmamak gerekiyor. Bir örnek olarak, Çin’in en büyük metalurji şirketlerinden MCC’nin çalışan sayısının 1,5 milyon olduğunu duyduğumuzda yaşadığımız şaşkınlık, ülke nüfusunun 1,5 milyara doğru gittiğini hatırlayınca, biraz daha anlaşılır hale geliyor. 

Mühendislik ve Teknoloji: Çin çelik sektörünün dünyada oyun kurucu (bugünlerde oyun bozucu) hale gelmesinin ardındaki yegâne sırlarından birisi de, mühendisliğe ve teknolojiye yaptıkları yatırım olsa gerek.  Bu noktada, üniversiteleri sanayinin gelişiminde aktif olarak kullanacak mekanizmaları geliştirmiş olmaları da bir başarı. 

China Iron and Steel Design Institue (CISDI): 1952 yılında kuruldu, 1991’de mühendislik şirketine dönüştürüldü ve 1998 yılında MCC grubuna katıldı. 18 şirketi ve 2 uluslararası ortaklığı olan CISDI’ nin çoğu mühendis 2.000 çalışanı var ve yıllık geliri 1,5 milyar USD’yi bulmakta. 300’den fazla patenti olan CISDI, Çin çelik sektörünün altın yılları olan 2000-2014 döneminde, yaklaşık 20 milyar dolar tutarında demir-çelik tesisi projelendirdi. Bu dönemde CISDI tarafından 171 yüksek fırın, 446 konverter ve ark ocağı, 107 sürekli döküm, 39 sıcak haddehane ve 43 soğuk haddehane tasarlandı, projelendirildi ve üretilip devreye alındı. 

Çin’de halen CISDI benzeri çok sayıda mühendislik ve teknoloji şirketi var ve aktif olarak çalışıyor. Dolayısıyla, Çin çelik sektörü artık dünyadan yeni bir teknoloji almıyor; tersine var olan ya da ithal ettiği teknolojiyi daha da geliştiriyor, tasarlayıp projelendirdiği tesisleri rekabetçi fiyatlarla imal ediyor ve ülkesi yanında dünyanın her tarafına satıp kuruyor.  

Çin çelik sektörü: 2000 yılından sonra sadece kapasite artırmak ile kalmamış; üretimin teknik alt yapısını köklü bir şekilde değiştirip geliştirerek rekabetçi seviyeye yükseltti. İlaveten, çevreye daha uyumlu ve iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri de ihmal edilmeden modern teknoloji ve uygulamalara geçildi. 

Maliyet Muhasebesi: Son yıllarda demir cevheri fiyatlarının hurdaya göre çok daha fazla düşmesi, cevher ağırlıklı üretim yapan Çin’li firmaların rekabetçiliğini artırsa da; bununla yetinmeyen Çin’li üreticiler, maliyetleri daha da aşağı çekmek için çok farklı uygulamalar geliştirmekte. Sıcak cüruftan atık ısının dahi geri kazanılmaya başlandığı Çin’de, ezberleri bozan teknolojik gelişmeler de yaşanmakta.  

Enteresan bir örnek olarak: çok sayıda Çin’li üretici, son 20 yılda entegre tesislerinin içine ark ocakları kurdu. Ülke içinde yeni yeni çıkmaya başlayan hurdayı kullanan bu ark ocaklarına, aynı zamanda entegre üretimin 1.kademesi olan yüksek fırından elde edilen sıvı ham demiri de şarj etmeye başladılar. Sıvı ham demiri, yüksek fırından potaya alıp; ya tren yoluyla ya da kırkayak benzeri araçlarla çelikhaneye getirip, genellikle cüruf alma tarafına açılan delikten bir yolluk vasıtasıyla, ark ocağındaki hurda üzerine şarj etmeye başladılar. İlk olarak 1998’de Çin’in en büyük özel sektör kuruluşu olan Shagan Steel tarafından gerçekleştirilen sıvı ham demir şarjı ile ark ocağı: bir nevi entegre tesisteki konverterin fonksiyonunu yüklenmekte. Ark ocağına fazladan oksijen üflenerek sıvı ham demirdeki karbon yakılmakta, gerek bu esnada ortaya çıkan kimyasal enerji ve gerekse de 1400 oC sıcaklıktaki sıvı ham demirle teması neticesinde hurda, çoğu durumda elektrik enerjisine ihtiyaç olmadan ergimekte. Bu tarz bir teknolojik uygulama ile ark ocağına %80’lere varan sıvı ham demir şarjı yapılmışsa da; halihazırda Çin’de toplam 37 ark ocaklı tesiste gerçekleştirilen işletme pratiklerinden elde edilen sonuçlar dikkate alındığında, %40-50 oranının en ideal olduğu ortaya çıktı. Sonuç olarak: elektrik tüketimindeki ciddi tasarruflar ve sıvı ham demir şarjı neticesinde nispeten pahalı olan hurdanın daha az kullanılıyor olması, ark ocaklarına belirli oranda bir maliyet avantajı ve sürdürülebilirlik imkânı sağlamakta.

2.TÜKETİM 

Üretimde yaşanan olağanüstü artışlara paralel olarak: Çin’de çelik tüketimi hızlı bir şekilde arttı, ta ki 2013 yılı sonuna kadar. 2004 yılında, mevcut üretimden sadece 3 milyon ton daha fazla bir miktarda 276 milyon ton çelik tüketilen Çin’de, Pekin yaz olimpiyatlarının yapıldığı 2008 yılına kadar tüketim %52 artarak 418 milyon tonu geçti. 2008-2009 ekonomik kriz yıllarında dahi yıllık 40-60 milyon ton aralığında artan çelik tüketimi: 2010 yılında 588 milyon tona ve 2013 yılı sonunda ise, tüm zamanların zirvesi olan 735,1 milyon tona ulaştı. Bahsedilen 10 yıllık dönemde Çin’in çelik tüketimindeki artış, %266 gibi çok yüksek bir seviyede gerçekleşti. Çelik tüketiminde uzun yıllar süren düzenli artış, ilk defa 2014 yılında son buldu ve 731,6 milyon tona geriledi. Tüketim düşüşü, geçen yıl da artarak devam etti ve %5,5 azalarak 691,2 milyon ton oldu. Bu noktada: dünyada çeliğin yarısının altyapı yatırımlarında ve inşaatlarda tüketildiğinden hareketle; son 10 yıllık dönemde çelik tüketimi ile Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) büyümesi arasındaki ilişkiyi incelemek yararlı olacaktır (Şekil 5).



Şekil 5. Çin’de çelik tüketimi-GSYİH karşılaştırması (Kaynak: Dünya Bankası, ITC Trademap)

Bilindiği üzere Çin: 2005-2007 arasında ve 2010’da %10’nun üzerinde olağanüstü bir büyüme gerçekleştirdi. 2015 yılında gerçekleşen %6,9’luk büyüme rakamı: Çin’de, 2010 yılından itibaren azalma trendine giren büyümenin, son 25 yıldaki en düşük değeri oldu. Uluslararası Para Fonu, büyümedeki gerilemenin devam edeceğini ve bu yıl için %6,3 ve gelecek yıl ise %6’ya düşeceğini öngörmekte. Oysaki Çin: 2008 küresel ekonomik krizinden sonra dünyadaki büyümenin lokomotifi olmuş, yüksek dış ticaret rakamlarıyla dünya ölçeğinde ekonomik küçülmenin daha fazla gerçekleşmesini engelledi. 2014 yılında 17,6 trilyon dolar GSYİH ile ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olan Çin, yine aynı yıl 2,34 trilyon dolar ile dünyanın en büyük ihracatçısı ve 1,96 trilyon dolar ile ABD’den sonra 2. büyük ithalatçı ülke haline geldi. 

Tüm bu gelişmeler yanında; geçen yıl sıkıntılı günler geçiren Çin, düşen iç tüketimi canlandırmak ve Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımı beklentisi doğrultusunda ülkeden sermaye çıkışını azaltmak için; Ağustos ayında para birimi Yuan’ı üç defa devalüe etti. Böylelikle Çin’de üretilen mal ve hizmetlerin rekabetçiliğini koruması hedeflendi. Ne var ki, kontrolsüz gerçekleştirilen aşırı kapasitelerin emtia fiyatlarını baskılayarak aşağı çekmesi, toplamda Çin ekonomi üzerinde şüphelerin artmasına ve dolayısıyla küresel ekonomide yavaşlamanın hızlanacağına ve yeni bir global krize dair söylemleri artırdı. 

Düşen büyüme oranları ve kısmi parasal daralmanın etkilerini azaltmak amacıyla Çin: 2015 yılında, ülkeyi Avrupa’ya bağlayacak olan “One Belt, One Road - Tek Kuşak, Tek Yol” başlıklı yeni bir proje başlattı. Yeni İpek Yolu Ekonomik Kuşağını oluşturma stratejisine dayanan bu proje kapsamında; İngiltere, Pakistan, Türkiye ve geçen Ocak ayında İran dâhil çok sayıda ülkeyle, her biri onlarca milyar doları bulan anlaşmalar imzalandı, halen imzalanmaya devam ediyor.


3.İHRACAT

Çin çelik sektörü: 2000’li yılların ortalarına kadar, üretiminin %8-10 aralığında bir miktarını, coğrafi olarak yakın bölgeler başta olmak üzere, dünyaya ihraç ediyordu. Özellikle 2007-2008 döneminde nispeten yükselerek 70-80 milyon ton/yıl hacmine ulaşan ihracat, 2009 ve 2010’da 55 milyon tonun altında kaldı. 2011 yılından itibaren, uygulanan ihracat ağırlıklı büyüme modelinin de etkisiyle; Çin çelik sektörü, dünya piyasalarına ihracatını hızlı bir şekilde artırmaya başladı. 2013 yılını 75,4 milyon ton ile ihracat ile kapatan Çin’in 2014 yılındaki ihracatı, psikolojik sınır olan 100 milyon tonu aşarak, %42 artışla 107,5 milyon tona ve geçen yıl ise %17,5 yükselişle 126,3 milyon tona ulaştı. İhracat artışları bir başka açıdan değerlendirildiğinde ise: 2009 yılında aylık 2 milyon ton altında olan ihracat, öncelikle 2013 Nisan ayında 5 milyon tonu geçti. Geçen yılın Ocak ayında ise 10 milyon ton/ay sınırını geçerken; Ağustos ayında ise tarihi rekoru olan 11 milyon tona ve Aralık ayında ise 10,6 milyon tona ulaştı (Şekil 6).


Şekil 6. Çin çelik ihracatının üç aylık dönemsel gelişimi (Kaynak: ITC Trademap)

Nihai mamul ihracatı yanında Çin, son iki yılda dünya piyasalarına önemli oranda kütük ihracatı da gerçekleştirdi, her ne kadar kütük denmeyip kare mamul ihracatı olarak gözükse de. 2014 yılında bu rakamın 13,9 milyon ton ve geçen yıl ise 25 milyon ton civarında olduğunu belirten uluslararası analistlere göre, Çin’li kütük ihracatçılarının ticaret hacmi 30-35 milyon ton/yıl aralığında değişiyor. 

Ürünler: Çin’in en fazla ihraç ettiği ilk dört ürün grubunu oluşturan çubuk ve profil, alaşımlı yassı, yassı kaplama ve alaşımlı filmaşin ürünlerinin: 2014 yılı toplam ihracat içindeki payı %65’lere ulaşmakta. Takip eden inşaat çeliği, soğuk yassı ile dikişli ve dikişsiz boru gruplarının payı ise %20 civarında. Diğer bir açıdan bakıldığında; 2014 yılındaki ihracatın %49’u yassı, %40’ı uzun ve %10,6’sı boru ürünlerinden oluştu. Ülkemizin en önemli ihraç kalemi olan inşaat çeliğine ayrıca bakıldığında ise;  2010 yılında 2,5 milyon ton olan Çin ihracatı (ülkemizin 6,1 milyon ton), 2013 yılında 8,5 milyon tona ulaşarak; 8,2 milyon tonluk Türkiye ihracatını geride bıraktı ve 2014 yılında ise 18,5 milyon tona ulaştı. Aynı yıl Türkiye’nin ihracatı ise 7,7 milyon tonda kaldı. Geçen yılın 9 aylık verilerine göre Çin 22,1 milyon ton inşaat çeliği ihraç ederken; Türkiye’nin inşaat çeliği ihracatı ise 5,5 milyon tona düştü. 

Önemle üzerinde durulması gereken bir konu olarak ifade etmek gerekiyor ki: alaşımlı çubuk ve profil ile filmaşin ürünleri, aslında Çin’li üreticilerin vergi iadesi teşviklerinden yararlanmak için GTİP kodlarını değiştirip ihraç ettikleri karbon çeliği ürünler. Bu konuda çarpıcı bir örnek olarak: 30 ppm (tonda gram) kadar Bor ilave edilen inşaat çeliği, olması gereken GTİP üzerinden değil; alaşımlı çelik GTİP’inden ihraç edilerek vergi iadesi alınmakta. Bu GTİP oyununun, dünyadaki diğer ülkeler tarafından ortaya çıkarılarak tedbir alınması üzerine; Çin’li üreticiler, bu defa inşaat çeliğine Krom katmaya ve bu şekilde vergi iadesinden yararlanarak ihracat yapmaya başladılar (Şekil 7). 2014 yılı Haziran ayından itibaren aylık 1 milyon tonu aşan ve Aralık ayında 2,2 milyon tona ulaşan bor katkılı inşaat çeliği ihracatı yerini, 2015 yılı Ocak ayından itibaren krom katkılı ürüne bıraktı. Krom katkılı inşaat çeliği ihracatı hızlı bir şekilde artarak geçen yılın Eylül ayında 3,3 milyon tona ulaştı.



Şekil 7. Çin’den dünyaya yapılan bor ve krom katkılı inşaat çeliği ihracatı (Kaynak: ITC Trademap)


Benzeri bir GTİP oyununu, kütük ihracatında da görmek mümkün.  Çin Gümrük İdaresi verilerine göre 2015 yılında yarı mamul ihracatı sadece 6.000 ton. Oysa geçen yılın 11 ayında sadece Türkiye’ye yapılan kütük ihracatı 1 milyon 335 bin tonu buldu. Çin’de yarı mamul ihracatındaki gümrük vergisini aşmak üzere ihracatçılar, kütüğü yarı mamul olarak değil; nihai ürün gibi göstermekte ve uluslararası pazarlara sevk etmekte.

Çin’in 2014 yılında yaptığı ihracat karşılığı elde ettiği yaklaşık 95 milyar dolar, ihracat tonajına bölündüğünde, ortalama birim fiyat 884 dolar/ton oluyor. Bu açıdan bir kıyaslama yapıldığında: ihracat tonajında ve gelirinde birinci sırada yer alan Çin, ortalama birim fiyat sıralamasında ise Türkiye’den bir basamak yukarda ancak 16. sırada yer alıyor, nispeten katma değeri düşük ürünler ihraç etmesinin bir göstergesi olarak. 

Ülkeler: 2014 yılı verilerine göre: Çin ihracatının yarısını, ABD yanında 12 komşu ve çevre ülkeye yaptı. En fazla ihracatı 10 milyon ton/yıl üzerinde olmak üzere G. Kore’ye yapan Çin’in, ihracat yaptığı diğer önemli ülkeler ise sırasıyla Vietnam, ABD, Filipinler ve Hindistan oldu. Ne var ki, özellikle 2014 ve 2015 yıllarında Çin, dünyanın hemen hemen bütün ülkelerine olan ihracatını artırma başarısı gösterdi (Şekil 8). Çarpıcı bir örnek olarak: ülkemizin geleneksel ihraç pazarları olan Ortadoğu ve K. Afrika bölgesine, geçen yılın 9 aylık döneminde Çin’den yapılan ihracatta, bir önceki yılın aynı dönemine göre %25 artış gözlendi. Ülkeler bazında ise: İsrail, S. Arabistan, Kuveyt, Ürdün, Cezayir ve Sudan’a yapılan Çin ürünleri ihracatı %40-75 oranında artışlar sergiledi. Dolayısıyla Çin, belirli bölgeler yada pazarlar için değil; tüm dünya için bir tehdit haline geldi.


Şekil 8. Çeşitli ülkelere yapılan Çin çelik ihracatındaki artışlar (Kaynak: ITC Trademap)


Ticaret Davaları: Çin’in özellikle son 2 yılda patlayan ihracatı ve dünya piyasalarının Çin malı çelik ürünlerle dolması, birçok ülkede kurulu tesislerin kapanmasına ve istihdamda ciddi kayıplara yol açınca: dünya genelinde korumacılığı tekrar ön plana çıkardı. Sadece geçen yıl dünya genelinde Çin menşeli ürünlere karşı 68 ticaret davası açıldı, 37’si sonuçlandırılarak; çok sayıda ülkede farklı oranlarda gümrük vergileri uygulamaya kondu. Bahse konu ticaret önlemlerinin esasını ise, haklı bir şekilde: Çin çelik sektörünün devlet desteğine sahip olduğu, ciddi şekilde teşviklerden yararlandığı ve dampingli ihracat yaptığı oluşturmakta. 

Bu yılın sonunda Dünya Ticaret Örgütüne üye ülkeler tarafından Çin’in Pazar ekonomisi olarak kabul edilmesi olasılığı, mevcut sıkıntılı durumun daha da ağırlaşarak devam edeceği endişesine yol açmakta. Zira Çin’e piyasa ekonomisi statüsü verildiği anda, yürüklükteki anti-damping önlemlerinin hiçbir etkisi olmayacak. Bu nedenle Avrupa Çelik Federasyonu: bu yıl içinde AB Ticari Savunma Araçlarının, Çin’in pazar ekonomisi statüsünü elde etmesine karşı daha etkili ve hızlı bir şekilde kullanılması konusuna özel önem vereceğini açıkladı. Yine aynı çerçevede Güneydoğu Asya Demir Çelik Birliği ve Latin Amerika Çelik Birliği gibi sektör temsilcisi sivil toplum örgütleri, ardı ardına bildiriler yayınlanmakta ve hükümetlerine baskı yapmakta.

4. İTHALAT  
Çin çelik sektörünün ithalatı konu edildiğinde, elbette nihai üründen ziyade demir cevheri ithalatı ilk olarak akla geliyor, dünya çelik sektörüne etkileri açısından. Bununla birlikte; konuya nihai ürün ithalatı perspektifinden bakıldığında: 2004 yılında, ihracatından yaklaşık 9 milyon ton daha fazla ithalat yapan Çin, ülkede artan üretime paralel olarak 2008 yılına kadar ithalatını yarı yarıya azalttı. 2009 yılında 10 milyon tonluk ilave ithalat hariç tutulursa, 2010 yılında 20 milyon ton olan ithalat: düzenli olarak azalarak 2014 yılında 16,4 milyon tona ve geçen yıl ise 13,6 milyon tona geriledi. Bir başka deyişle Çin, 2015 yılında üretiminin sadece %1,7’sine denk gelen çok küçük bir oranda nihai ürün ithalatı gerçekleştirmiş oldu. 

İthalatının %70’ini yassı ürünlerin (sırasıyla kaplamalı, sıcak, soğuk ve alaşımlı) oluşturduğu Çin’e, en fazla ihracat yapan ülke, %40 ile Japonya. İthalatın yine %40 civarı ise G. Kore ve Tayvan’dan yapılmakta. 

Cevher ve Kömür: Üretiminin yaklaşık %94’ünü entegre yöntemle gerçekleştiren Çin, dünya demir cevheri kontratlarının yaklaşık %65’ini tek başına yapıyor. Çin’de 2014 yılında entegre yöntemle üretilen 773 milyon ton çelik için ihtiyaç duyulan 1,3 milyar ton cevherin, yaklaşık 933 milyon tonu (%72 oranında) ithal edildi. Çin Ticaret Bakanlığı: geçen yıl 72,85 milyar dolar değerinde 1,22 milyar tonluk demir cevheri ithalatı için ruhsat verdi. Bu miktarın: 45,1 milyar dolar değerindeki 770,47 milyon tonu Avustralya’ya; 15,84 milyar dolarlık 251,92 milyon tonu Brezilya’ya ve 3,50 milyar dolarlık 54,42 milyon tonu ise G. Afrika’ya ayrıldı. Bununla birlikte Çin’in: İran’dan Moritanya’ya, Ukrayna’dan Moğolistan’a yeryüzünün hemen hemen tüm coğrafyalarından cevher ithalatı yaptığını not etmek gerekiyor.
 
Geçen yıl değerlendirildiğinde: Aralık ayındaki 96,27 milyon ton ile birlikte 2015 yılı tamamında cevher ithalatı, 953,36 milyon ton oldu (Şekil 9). Ülke içinde ürettiği cevher miktarı 400 milyon tona ulaşsa da; bir önceki yıla nazaran geçen yıl cevher ithalatındaki artışta: dünya genelindeki düşük fiyat seviyelerine ayak uyduramayan ve KKO’su %20’ler seviyesine kadar gerileyen küçük ve orta ölçekli özel madencilik şirketlerinin üretimlerini durdurmaları etkili oldu.

İlaveten, 18 ay önce %80 olan büyük Çinli cevher üreticilerinin kapasite kullanımı, geçen yılın sonuna doğru %60’lara kadar düştü.


Şekil 9. Çin’in son 5 yılda gerçekleştirdiği demir cevheri ithalatının gelişimi (Kaynak: Business Insider)


2013 yılı başında tonu 156 dolar olan demir cevherinin (%62 tenör, CFR Çin): 2013 yılı sonunda 133 dolara, 2014 yılı sonunda 68,5 dolara ve geçen yılın sonunda 41,5 dolara kadar gerilemesi, talep kaynaklı bir durum değil. Geçen ayın ortalarında: Amerikan finans kuruluşları Citigroup ve Goldman, arz fazlalığı ve düşük enerji fiyatları nedeniyle 2016-2018 dönemi için fiyatları aşağı yönlü revize etti. Bu yıl için Citigroup’un demir cevheri fiyat tahmini ortalama 36 dolar/ton, gelecek yıl ise 35 dolar/ton olurken; Goldman Sachs, bu yıl için 38 dolar/ton ve gelecek yıl için 35 dolar/ton olarak öngördü. Demir cevheri piyasasında gözlenen diğer önemli bir gelişme ise: üç büyükler olarak adlandırılan Rio Tinto, BHP Billiton ve Vale’nin, küçük cevher üreticilerini maliyet düşüşleri ile oyunun dışına doğru itmesi olarak değerlendiriliyor.  Ne var ki; bu alanda en büyük şirket olan BHP Billiton’un Standard&Poors’a göre (A+) olan kredi notunu koruyabilmesi için bu yıl 10 milyar dolara ihtiyacı olduğu ve bu kaynağı hisse satış yoluyla karşılayabileceği ifade ediliyor. Geçen yıl %13 oranında değer kaybeden hisse sentleri, şirketin pazar değeri ise 54 milyar dolara geriledi. İkinci büyük üretici olan ve geçen yıl hisse senedi %36 düşen Rio Tinto ise, bu yıl tüm çalışanlarına maaş zammı yapılmayacağını duyurdu. Aslında düşen cevher fiyatları, üreticilerini de zora sokuyor.
Spot piyasadan daha çok; uzun süreli tedarik anlaşmaları yapmaları nedeniyle: çelik üreticilerinin, cevher piyasasındaki aşağı yönlü fiyat hareketinden tam olarak yararlandıklarını söylemek zor. Tedarik anlaşmaları, bu yıl yeniden müzakere edildiğinde; daha düşük fiyatların ortaya çıkması ve bu durumdan çelik üreticilerinin de pay alması beklenmekte. Böylece cevhere dayalı çelik üretim maliyetlerinde nisbi bir azalmanın meydana gelmesi öngörülmekte. Bu gelişme bir başka açıdan, bu yıl çelik fiyatlarının yükselmeyeceğine dair kanaati ise pekiştiriyor.
Entegre üretimin diğer önemli girdisi olan kok kömürü açısından gelişmeler değerlendirildiğinde ise: ihtiyacının çok önemli bir miktarını oluşturan 500 milyon tondan fazlasını ülke içinde üreten Çin, 2013 yılında 75 milyon ton ve 2014 yılında 62 milyon ton koklaşabilir kömür ithal etti. Avustralya, ithalattan %50 pay alırken; %45 civarında ithalat ise Moğolistan, Kanada ve Rusya’dan gerçekleşti. Kok kömürü üretiminde 2015’de yaşanan %3,5’lik düşüşün, bu yıl da devam etmesi bekleniyor. Bununla birlikte; son 3 yılda koklaşabilir kömür fiyatlarının yarı yarıya azalması, Çin çelik sektörünün maliyet avantajlı üretim yapmasını daha da destekleyici bir rol oynadı. 

Hurda: Çelik üretiminin sadece %6’sının ark ocaklı tesislerde gerçekleştirildiği Çin’de: Bureau of International Recycling verilerine göre, 2014 yılında tüketilen 88 milyon ton hurdanın sadece 2,6 milyon tonu ithal edildi. Hurda ithalatında Japonya %85 oranında pay alırken; ABD, G.Kore ve Avustralya’dan da düşük miktarlarda satın almalar gerçekleştirildi. Kimi analistler: önümüzdeki yıllarda artması beklenen Çin iç hurdasının, mevcut ve yeni yapılacak ark ocaklarındaki ihtiyacı karşılamada kullanılacağı ve Çin’in uluslararası pazarlara hurda ihracatının beklentilerin çok aşağısında kalacağını ifade ediyor.

GENEL DEĞERLENDİRME
Şimdiye kadar yazılanları dikkate alarak, Çin çelik sektörünü anlamaya çalıştığımızda; bazı temel sonuçlara ulaşmak mümkün: 

-“Çelik sanayinin ekmeğidir” şeklinde sloganik bir yaklaşımla önemi ifade edilen bu sektöre: son 15 yılda devlet gelirlerinden 700-750 milyar dolar değerinde sürekli yatırımlar yapılarak, 1 milyar tonluk bir kapasite oluşturuldu ve dünya bir tarafa-Çin bir tarafa şeklinde özetlenebilecek bir büyüklüğe ulaşıldı. 

-Çin merkezi hükümeti, yeni yatırımların ve üretimlerin planlanmasında ve koordinasyonunda etkin bir rol oynadı. 

-Sanayinin altın çağı olarak ifade edilen bu dönemde: öncelikle, teknolojik olarak daha ileri ülkelerden know-how transferi yapıldı. Akabinde, satın alınan tesisler kopyalanarak millileştirildi ve artan mühendislik kapasitesi sayesinde mevcut üretim teknolojileri daha da geliştirildi ve belli bir noktadan sonra yurtdışına satılarak gelirler artırıldı. 

-“Satın al-kopyala-geliştir-sat” politikası uygulanmasının doğal bir sonucu olarak gelişen ve yükselen teknolojik seviye sayesinde, maliyetler düzenli olarak aşağı çekilerek her şartta rekabet edebilen bir yapı oluşturuldu.

-İhracat odaklı büyüme stratejisi çerçevesinde, her türlü devlet desteği ve teşvikler de verilerek, dünyanın geri kalanı üzerinde artan bir baskı-korku mekanizması oluşturuldu.

Resmin bir yüzünde bunlar görülürken; diğer yüzünde ise geçen yıl yaşanan kimi gelişmeler incelendiğinde: , çok da iç açıcı bir tablo söz konusu değil. Şöyle ki; Çin çelik sektörü için Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI), son 20 aydır 50’nin altında kaldı. Bu durum: arz ve talep arasındaki kalıcı olabilecek soruna işaret ediyor. CISA’nın 2015 yılı verilerine ve değerlendirmelerine göre:

*%1,5 civarında çok düşük oranda büyüyen gayrı menkul sektöründe: Çin Sosyal Bilimler Akademisi’ne göre, 710 milyon m2’ye eşdeğer 18 milyon adet satılmamış stok söz konusu. Çelik tüketiminin %38’inin gerçekleştiği bu sektörde, mortgage sınırlamalarında son zamanlarda yapılan birçok esnekliğe rağmen, yavaşlama devam ediyor.

*24 milyon 503 bin araç üretimiyle %5 büyüyen otomotiv sanayinin, Çin’deki toplam çelik tüketiminin sadece %7’sini oluşturması nedeniyle, olumlu etkisi sınırlı kaldı. 

*Makine imalat sanayinde gerçekleşen %6 civarındaki büyüme, bir önceki yıla göre %4 daha düşük. Merkezi Hükümet tarafından uygulamaya konan “Made in China 2025” stratejisinin, tüketimdeki olumlu etkileri kısa sürede görülmeyecek.

*Beyaz eşya sektöründe buzdolabı, klima ve bulaşık makinası gibi yüksek tüketimin olduğu ev eşyalarında talep stabil kaldı.

*Gemi imalat sanayi %10 büyümesine rağmen; yeni siparişler %60 oranında azaldı.

*Çelik ambalaj sanayi, bir önceki yıla göre %3 oranında düşüş gösterdi.   

Diğer yandan; geçen yıl 101 orta-büyük ölçekli firmanın toplam satış gelirleri, bir önceki yıla göre %19,3 düşerek 410 milyar dolara geriledi. Bu firmaların 11 aylık zararları 8,2 milyar dolar olarak açıklanırken; daha da önemlisi 520 milyar doları bulan borçları dikkate alındığında: çelik tesislerinin kapanmasına yol açacak bir “temerrüt krizini”, politikacıların ve de bankaların göze alabilmeleri mümkün mü? Tam da bu noktada, şu hususlar dikkat çekiyor:

*Çoğu çelik üreticisi, oldukça yüksek borçluluk düzeyine ulaştığı için: sabit giderlerini karşılamak ve borçlarını ödemek amacıyla, mümkün oluğunca tam kapasite çalışarak üretim maliyetlerini azaltmaya ve pazarlarını rakiplerine kaptırmamaya çalışıyorlar.  

*Cevher ve ürün stoklarını teminat göstererek devlet bankalarından aldıkları düşük faizleri kredileri, daha az denetlenen bankalar aracılığıyla daha yüksek faiz oranlarıyla satarak gelir elde etmekteler.
*Birçok çelik firması, çelik üretiminden zarar ederken; diğer faaliyet alanlarından elde ettikleri gelirleri, bu zararı karşılamada kullanıyorlar.

*Bir üretici iflas etse dahi, kamu yâda özel sektörden bir alıcısı çıkıyor. Çünkü yerel yönetimler, çalışan sayısını düşürmemek ve sosyal huzursuzluğu önlemek için her türlü teşvik mekanizmasını devreye sokuyorlar.
Çin etkisiyle 2015: patlayan ihracatın bir sonucu olarak, hemen hemen bütün uluslararası pazarlara dolan düşük maliyetli ürünlerin meydana getirdiği tahribatların yaşandığı bir yıl oldu. Bu bağlamda: 

-Hindistan hariç her ülkede üretim azaldı.
-Kapasite kullanım oranları düştü.
-Birçok firma, üretime geçici ya da kalıcı olarak ara vermek zorunda kaldı.
-Üreticilerin ve cevhercilerin mali performansları kötüleşti, piyasa değerleri azaldı. 
-İstihdam da ciddi kayıplar yaşandı. 
-Ticaret davalarında ciddi artışlar gözlendi, ülkeler koruma duvarlarını yükseltmeye başladı.
-Uluslararası ilişkilerde çelik sektörü, gündemin üst sıralarında çözüm bekleyen gerilimli bir konu haline geldi.
Bu gelişmeler ışığında: Çin çelik sektörünün yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalanlardan birisi olarak Türk çelik sektörünün sürdürülebilirliği için bir paragraf açmak gerekirse, her krizin kendi içinde fırsatlar taşıdığının bilincinde olarak, bazı avantajlar elde etmek de mümkün olabilir:

*Modernizasyon, kapasite artış ya da yeni yatırımlarda: rakiplerine göre ciddi maliyet avantajlarına sahip Çinli firmalarla çalışılması,

*Tek kuşak-tek yol projesi kapsamında Çinli üreticiler ile ülkemizde ya da diğer gelişen pazarlarda işbirlikleri gerçekleştirilmesi ve

*Sektörümüzde eksikliği hissedilen, mühendislik ve teknoloji yetkinliğinin artırılması için uygun ortam oluşturulması. 

Elbette bu hususlardan daha da önemli olarak,  kimi sektör temsilcilerinin son zamanlarda yoğun gayretler sarf ettiği: 

-Yaşanan sorunların uluslararası boyutundan dolayı devlet desteğine duyulan ihtiyaç, 
-Rekabet için mevcut üretim modelinin ve ölçeğinin değiştirilmesi, 
-Dublikasyona ve kaynak israfına yol açan yatırımların engellenmesi, 
-Katma değeri yüksek ürünlere geçiş için destekleyici bir ortamın oluşturulması,
-Ortak alım yoluyla maliyetlerin aşağıya çekilmesi ve
-Şirket birleşmelerinin desteklenmesi
gibi konuları unutmayıp öncelemek gerekiyor. 

BU YILA DAİR

Çin’deki ekonomik yavaşlama ve artan ihracat ile düşen emtia fiyatları nedeniyle sıkıntılı günler geçiren dünya çelik sektörü için: tedarik zinciri halkalarının tümünün birleştiği bir husus var; bu yıl, 2015’den daha zorlu olacak. Çünkü Çin: “ne pahasına olursa olsun üretmek ve ihraç etmek” zorunda. Üstelik Ortadoğu kaynaklı siyasal risklerin çok daha fazla arttığı böylesi bir dönemde, FED’in faiz artırım kararı ve Çin’de düşük kalmaya devam eden büyüme rakamları da dikkate alındığında, OECD ve benzeri saygın kurumların yaptığı kriz uyarısını dikkate almak gerekiyor, sektörde yaşananların üstüne. 

İki yıl aradan sonra ilk defa olmak üzere; Ocak ayı içinde Baosteel tarafından yapılan çelik fiyat artışlarından hareketle, kim çevrelerde bunun yukarı yönlü bir ralli olabileceği değerlendirmelerinin yapıldığı bugünlerde: sahip olduğu cevhere dayalı üretim yöntemi, düşük işçilik ve hammadde maliyetleri, rakiplerine göre çok daha az olan çevre ve enerji maliyetleri, teknolojik yetkinlik ve merkezi planlama ile; Çin çelik sektörü, kısa ve orta vadeli gelecek için avantajlı konumunu sürdürmeye devam edecek. Çin hükümetinin: “merkezi olarak kontrol edilen bir yatırım modelinden, tüketim esaslı sürdürülebilir büyümeye dayalı bir ekonomik reforma geçiş programını” uygulamaya başladığı bu yılda:

* Üretim: %2,9 düşerek 781 milyon ton olacak (Çin Metalurji Sanayi Planlama ve Araştırma Enstitüsü).
 * Tüketim: CISA’ya göre %4-5, WSA’ya göre ise %2 düşecek.

* İhracat: %6-8 artacak (CISA)

* İthalat: %3-5 düşecek (CISA)

Gelecek yıl tam da bu zamanlarda, yapılan öngörülerin ne oranda gerçekleştiğini hep birlikte göreceğiz.
Son söz olarak yazımızı: Çin Halk Cumhuriyeti kurucusunun sık kullandığı, Çin’ce yazılışı ve okunuşunu başta verdiğimiz cümlenin manası ile bitirelim: 

“Çelik ve aş bir arada olduktan sonra, her şey hallolur”…



DİĞER HABERLER