8 KASIM 2018
Yerli ve Milli Üretimi Desteklemeye Devam Edeceğiz
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayesinde Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Çelik İhracatçıları Birliği iştirakleriyle kurulan Çelik Test ve Araştırma Merkezi (ÇETAM) üniversite - sanayi iş birliğinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor. Ülkemizdeki çelik sanayine önemli katkılar yapan Türkiye’nin ilk Çelik Test ve Araştırma Merkezi yaklaşık 3 senedir İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Yerleşkesi’nde AR-GE faaliyetlerini sürdürüyor. MATİL A.Ş. Genel Müdürü mezunumuz Doç. Dr. Hüseyin Soykan ile merkezde yürütülen çalışmalar hakkında konuştuk.



Merkezin faaliyetleriyle ilgili bir değerlendirme yapar mısınız? 

MATİL A.Ş. 2012 yılı sonunda kuruldu. Çelik Test ve Araştırma Merkezimizin ana faaliyet alanları; araştırma, geliştirme, inovasyon, akredite laboratuvar hizmetleri, mesleki ve teknik eğitim, nitelikli insan kaynağı yetiştirme ve çelik firmalarına danışmanlık yapmak. Bu faaliyetlerimiz doğrultusunda en önemli projelerimizden birisi bu test ve araştırma merkezini kurmaktı. Bunu da Türkiye İhracatçılar Meclisi, Kalkınma Bakanlığımız (Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı), İstanbul Kalkınma Ajansı ve üniversitemizin desteğiyle 2016 yılının sonunda faaliyete geçirdik. Şu anda 20 kişilik bir ekiple çalışmalarımızı yürütüyoruz. 

Doç. Dr. Hüseyin Soykan “Milli ve yerli üretimi desteklemeye devam edeceğiz.”

Kamu, özel sektör ve üniversite işbirliğiyle kurulan bu merkez başlıca hangi sektörlere ne tür katkılar sağlıyor?


Bizim ana faaliyet alanımız çelik sektörü. Çelik sektörüyle ilgili birkaç bilgi paylaşmak isterim. Türkiye olarak çelik üretiminde Almanya’dan sonra Avrupa’da 2. büyük, dünyada ise 8. büyük ülkeyiz. Yani global olarak ilk 10’da olduğumuz nadir sektörlerden birisidir. Yaklaşık 38 milyon ton çelik üretiyoruz. Bunun 20 milyon tonunu da dünyanın 180’den fazla ülkesine ihraç ediyoruz. Bu ihracatta en önemli hususlardan birisi de ürünlerin üretildiği standartlara uygunluğu, akredite testlerden geçmiş olmaları, belirli kalite sertifikasyonlarına sahip olmalarıdır. Ülkemiz için ihracat en önemli konulardan biri olduğu ve çelik sektörünün de üretim fazlasını dünyaya satması gerektiği için biz o alandaki, teknik tabirle, tarife dışı teknik engelleri kaldırmaya yönelik olarak faaliyetlere başladık ve yürütüyoruz. Bir başka önemli faaliyetimiz de ithal edilen her türlü çeliklerin ve de yakıtların, kömürlerin ithalat denetimlerini yapmak. Bu konuda da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ve Ticaret Bakanlığı’ndan yetkilere sahibiz. Zira ülkemize standartlara uygun ve kaliteli ürünlerin girmesi insan yaşamı ve sanayinin gelişmesi açısından olmazsa olmaz. Dolayısıyla biz bu manada teknik kontrol hizmetleri de veriyoruz. Çelik sektörü yanında döküm, metal, alüminyum, bakır, havacılık ve savunma sanayi, çevre endüstrileri gibi enerji gibi alanlarda da faaliyetlerimiz var. Bu manada da ülkemizin gündeminde olan mega projeler Akkuyu Nükleer Santrali’nden tutun Çanakkale 1915 Köprüsü’ne kadar hizmet verdiğimiz projeler arasında yer alıyor.



Yerli ve milli üretimin çelik sektöründe uluslararası standartları yakalaması ve ihracat değerlerinin artırılmasında merkezin rolünü biraz daha açar mısınız?

Üretimde çok önemli noktalardayız; ancak mesele artık katma değerli üretim. Yani ürününüzü yüksek değere satabilmeniz önemli. İşte burada üniversite-sanayi işbirliği çok kritik bir noktaya geliyor. Katma değerli ürünlerin üretilmesi, Türkiye’de üretilemeyen çeliklerin Türkiye’de üretilebilir hale gelmesi, yurtdışına bağımlılığın azaltılması ülke savunması ve milli beka ile ilgili konular haline geliyor. Dolayısıyla merkezimizde yürütmeye başladığımız araştırma projeleri, sektörel projeler ve üniversite - sanayi projeleriyle bir yandan mevcut ürünlerin katma değerlerini arttırmaya, diğer yandan yeni ürünleri üretmeye çalışıyoruz. Özellikle de ülkemizin bağımsızlığı konusunda milli ve yerli üretimi desteklemeye yönelik kendi faaliyet alanımızda katkılar sunmaya çalışıyoruz, belirli mesafelerde yol aldık. 



Bu süreçte İTÜ’den nasıl bir destek alıyorsunuz?

Eski bir mezununuz olarak bu üniversite içerisinde olmaktan öncelikle gurur duyuyorum. Çünkü kökeni 1700’lü yıllara dayanan İTÜ, ülkemizin gelişiminde çok büyük bir rol oynamış ve bugün de oynayan güzide bir üniversitemiz. Üniversite - sanayi iş birliği ise hep konuşulan ancak zaman zaman sorunları olduğu ifade edilen bir alanı kapsıyor. Biz de üniversiteyle sanayi arasında tam da üniversitenin içerisinde yer alarak doğru bir ilişki modeli geliştirmek için bir arayüz olduğumuzu düşünüyoruz. Çünkü üniversitenin de sanayinin de gündemi farklıdır. Bunları buluşturmak, birbirini daha iyi anlayabilir hale getirmek ve buradan da hem üniversite hem sanayi hem de ülkemiz için katma değer oluşturmak önemli hale geliyor. Örneğin, bu konuda teknik yeterlilikleri olan yetkin mühendisler veya teknik elemanlar yetiştirmek ve bunları sanayiye kazandırmak gibi. Bizler üniversitemiz içerisindeki başta Metalurji Bölümü olmak üzere Çevre, Enerji, İnşaat, Makine ve Kimya gibi bölümlerle bu faaliyet alanımıza yönelik olarak ikili ve çoklu çalışmalar yapıyoruz. İnanıyorum ki önümüzdeki süreçte imkânlar daha da geliştikçe konular daha da net anlaşıldıkça bu katma değeri arttırmış olacağız. Buradan hem üniversitemiz hem sanayimiz daha fazla yarar elde etmiş olacak. 

“Yurtdışındaki birçok firma ürünlerini akredite testleri için bize getiriyor.”

Sektördeki tüm kuruluşlar test ve deneylerini burada gerçekleştirebiliyor mu? Türkiye’nin her yerinden araştırmacılara kapınız açık mı?


Ticaret Bakanlığı’na bağlı Çelik İhracatçıları Birliği tarafından kurulmuş bir kamu şirketiyiz ve tüm yasal mevzuatlarda bakanlık denetimlerine tabiyiz. Aynı zamanda da bir anonim şirketiz ve faaliyetlerimizi Türk Ticaret Kanunu yükümlülükleri çerçevesinde yürütmekle mükellefiz. Ayrıca araştırma merkeziyiz, yani çok şapkamız var. Dolayısıyla ÇETAM olarak üniversitelerimizden araştırmacılara, çelik sektörü ile ilgisi olan her tür konuda projelere her daim açığız. Firmalar bazında ise öncelikli olarak Çelik İhracatçıları Birliği’nin üyeleri buradan yararlanıyorlar ama bu bir kısıtlama değil. Yani yurtdışından da buraya çelik testleri geliyor. 2 yıl öncesine kadar Türkiye’deki çelik ürünlerinin akredite testleri yurtdışına gönderilirken son 2 yılda 10’dan fazla ülkeden çok sayıda firmanın testleri buraya geldi. Aslında bu bile başlı başına bir başarı hikâyesi. Biz bu manada hizmet ihracatı da yapmış oluyoruz. Dolayısıyla çelik kullanan sektörlere, çelik üreticisi firmalara, üniversitelere ve araştırma kurumlarına kapımız ve gönlümüz açık. Bu konularda her zaman imkanlarımız dahilinde iş birliğine varız ve yapıyoruz. 



Ülkemizdeki döviz kurlarındaki dalgalanma her sektörü olduğu gibi inşaat sektörünü de önemli ölçüde etkiledi. Peki, sizde durumlar nasıl? Mevcut AR-GE çalışmalarınızı ne ölçüde etkiledi?

Sorunuza iki türlü cevap vereyim. Sektör olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Zira Amerika Birleşik Devletleri ve Başkanı Trump malum vergileri önce %25 vergi sonra %50’ye çıkardı. 1996’dan beri üyesi olduğumuz Avrupa Birliği’nin en azından serbest ticaret antlaşması yaptığımız Avrupa Birliği’nin benzeri bir vergi uygulaması da ihracat yapan sektörümüzü çok ciddi etkiledi. Diğer yandan yurt içerisinde bu döviz kurlarındaki hareket inşaat sektöründe, dolayısıyla da çelik tüketiminde düşüşlere neden oldu. Ancak biz kendi faaliyetlerimizde bu etkileri minimize ederek araştırma projelerimizde herhangi bir kesintiye gitmedik, bilakis artıyoruz. TÜBİTAK desteklerinden yararlanıyoruz. Ayrıca kendi yaptığımız faaliyetlerden elde ettiğimiz gelirleri de hem buranın giderlerinde kullanıyor hem de araştırma projeleri için fon olarak değerlendiriyoruz. Çünkü kar merkezli ticaret gibi bir önceliğimiz yok. Önümüzdeki yılın bu yıla göre belirsizliklerin daha da azaldığı, dolayısıyla önümüzü daha rahat görebileceğimiz bir yıl olacağını öngörüyorum ama her türlü senaryoya da hazırlık yapmak ona göre de faaliyetlerimizi ve mali pozisyonumuzu planlamak durumundayız. 

“Nitelikli insan kaynağı her zaman önem arz ediyor.”

Bizim sorularımız burada noktalanıyor fakat sizin eklemek istediğiniz bir şey varsa alabiliriz.

Şunu özellikle vurgulamak isterim. Ülkemizin gerek konjonktürel durumu, gerek içinden geçtiği süreçler bize bir daha şunu gösterdi ki yurtdışına bağımlılığımızı azaltıcı, insan kaynağımızı geliştirici, kaynaklarımızı etkin kullandırıcı her türlü çalışmayı çok hızlı yapmak zorundayız. Buradan özetle, çelik sektöründe sektörün ortak bir organizasyonu olarak ortak aklı ön plana çıkararak, üniversite ve sanayiyi daha da yakınlaştırarak nitelikli insan yetiştirerek ve bu insanların sürekli eğitimini gerçekleştirerek katma değer oluşturmak çok önemli. Bu manada biz gerek Kalkınma Ajansı gerek Bakanlık ve diğer kurumlardan aldığımız geri bildirimlerde iyi bir iş modeli olduğumuzu görüyoruz. Bu bize aslında bir sorumluluk yüklüyor. Hem mutlu oluyor hem de bu süreci daha da ilerletme görev bilinciyle çalışıyoruz. Dolayısıyla diğer sanayi sektörlerinde de öncelikli olarak benzeri ara yüzlerin bu iş modellerinin gelişeceğini düşünüyoruz ve nitekim birçok sektörden de bize bu konuda yaptığımız faaliyetlerle ilgili, bu işin kuruluş süreciyle ilgili nasıl yapıldığına dair ziyaretler oluyor. Onlara tecrübelerimizi aktarıyoruz. Sadece çelik sektöründe olmamız önemli değil. Ben bu modelin başka sektörler için de yararlı olduğunu, ülkemiz adına da mutlaka olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yurtdışında biz ve bize benzer kurumlar onlarca yıl önce kurulmuştu ve o ülkeler aslında bu tip mekanizmalarla belirli gelişmişlik noktalarına gelmişti. Özellikle yurtdışına bağımlılığı azaltmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. İmkanlarımız geliştikçe yeni projeler başlatmaktan ve iddialı projelerde yer almaktan gurur duyuyoruz. Üniversitemiz içerisinde başından beri bize her türlü desteği veren Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca’ya ve ekibine de bu imkanlar ve pozitif yaklaşımlar için hem şahsım hem de kurumum adına çok teşekkür ediyorum. 

Haber: İTÜ Kurumsal İletişim Ofisi
Fotoğraf: İTÜ Görsel İletişim Tasarımı Ofisi

DİĞER HABERLER